Özertuna
Stage-s of Life
Elif Özertuna
Stage-s of Life
Tuval üzerine akrilik
60x90cm, 2024
Kayalık, soğuk bir dağ resmi; görsel bir fabl. Zorlu kış bitmiş, bazı tepeler hala karlı. Kışı atlatanlar ve dayanamayıp yıkılanlar. Tarih öncesi mağara resimlerini andıran hayvan figürleri doğada kamufle halde izleyici tarafından fark edilmeyi bekliyor ve tekrar başa dönmeyi öneriyor.
Bu resmi bir öykü kitabının giriş bölümü olarak görüyorum. Bilmediğimiz, gitmediğimiz, burada ama çok uzakta olan bir yaşam mücadelesini anlatan. Yaşamın; gerçek, yalın ve yabani taraflarını gözlemleyebileceğimiz bir fırsat. Belirli bir mesafeden, pencereden bakar gibi, ancak izleyici olarak dahil olabileceğimiz bir tablo. Bilmediğimiz yaşam formları ve onların yaşam mücadeleleri hakkında düşünme, doğayla tekrar bağ kurma fırsatı. İnsanlığın el değmediği yerlerde, aynı yeryüzünde ama bambaşka yerlerde, birbirleriyle hiç karşılaşmadan, farkında olmadan, yaşam, ölüm ve hayatta kalma savaşının her canlı için geçerliliğini hatırlatan bir sahne. Bana çok düşündürücü gelen bu söz aklıma geliyor; ‘Ormanda bir ağaç yıkılırsa (ya da bir dağda) ve etrafta kimse yoksa, o ağaç devrilirken ses çıkarmış mıdır?’
Tabloda; yaşam, ölüm ve yeniden doğum döngüsünü vurgulamak amacıyla çeşitli detaylar kullandım. Odak noktasında sağlıklı bir yaşam ağacı var ve tablonun çatısını bu görkemli ağaç taşıyor. Her ne olursa olsun yaşamın devamlılığını ve sağlamlığını anlatıyor. Ona dayanmış, devrilmiş kuru ağaç; ölümün ağırlığının, daima yaşama nasıl yüklendiğini gösteriyor. Resimde yaban keçilerinin yaşamın döngüsünün çeşitli dönemleri gözlemlenebiliyor. Resmin en altından kaya merdivenlerini tırmanarak sahneye dahil olan yavrulara anne eşlik ediyor. Yaşam ağacında hayatın meyveleri oyuncu tavırlarıyla göze çarpıyor. Sürünün lider erkekleri hiyerarşik şekilde kayalıklara dizilmiş, alttakiler yarı uykuda hayatlarını geçiriyor. Kavganın ve çürümenin tarafında ise uçurumun kenarında, üstünlük savaşında iki teke boynuz tokuşturuyor. Gözlerimizi uçurumun sonunda düşürdüğümüzde, orada, en güçlünün ölüme yenilmişliği yatıyor.
Alain de Botton; sanatın işlevlerinden biri olarak gördüğü, içsel olarak tekrar dengelenme bölümünde, sanatta doğa temalarının kullanımının rolünden bahseder. Bir toplum doğadan ne kadar kopmuşsa, o derece bir şiddetle bu olguya dokunulması gerektiğini savunur.
‘İçimizdeki doğayı kaybettiğimizde’; yani modern insanın doğadan kopuşuyla ve doğayla temasın sadece gönüllü olduğu bu dönemde, eski insanlardan farklı olarak sanatta ve sanatçıların zihninde doğa temalarının işlenmesi bir ihtiyaç olarak görülebilir. Gündelik hayatımızda sürekli etrafımızın yapay uyaranlarla çevrili oluşu, karmaşanın dikkat dağınıklığı ve yoğun bir koşturmacanın içinde bu durum, kaybettiğimiz bir parçamızı hatırlamak veya tekrar bulmak gibi düşünülebilir.
Doğaya hasret izleyici unuttuğu bir gerçekliğe tekrar tanıklık eder ve içsel olarak manalı bir karşılık bulduğu taktirde kendi dünyasında bu hisle iletişime geçer. Friedrich Schiller’e göre izleyiciler (şahitler) ve aynı zamanda sanatçılar doğayla sürekli temas içinde olsalardı, dışsal bir sanat nesnesinde, doğa fikrini aramayacaklardı. Sanatçının fikir dünyasında da doğa, bir fikir veya arayış olarak tekrar doğmayacaktı. Öyle ki, Schiller kurduğumuz bu yapay dünyada, doğaya karşı özlemimizin hastayken sağlığa kavuşma isteğine benzediğini söyler ve doğayı bu hallerimize bir çare bir ilaç olarak görür.
Schiller’e göre doğa fiziksel bir deneyim olarak insan hayatından git gide yok olmaya başlarsa fikir ve nesne olarak belirir. Bu fikir ve objelerde temsil edilen şey sadece doğa değil aynı zamanda doğanın temsil ettiği rahatlatıcı his, kendi kaideleri içinde yavaş ve sessizce işleyen canlılık, içsel ihtiyacımız ve hayatın sonsuz birliktelik içinde varoluşudur.
Uğruna doğamızı kaybettiğimiz dejenere kültürümüz bizi tekrar doğaya döndürmeyi başarabilirse belki ancak bu şekilde tekrar doğayla temas edebilmenin kıymetini ve özgürlüğünü hatırlayabiliriz. Bu durumda, doğanın koruyucusu görevini üstlenen sanatçılar ise içlerinde ve toplumda kaybolan doğayı arayıp, peşinden koşacaktır.